28 Eylül 2013 Cumartesi

Gündemden yöresel lezzetler..


          Geçenlerde cam piramitte yöresel ürünler ve tanıtımının yapıldığı küçük bir fuar vardı..


Gezmek bahane yemek şahane:) düsturu ile yola çıksakta beklediğimiz performansta olmayan bir fuar ile karşılaştık..E çıtamız haliyle gezmelerden dolayı yükselince yemeklerde detay lezzetlere bakar olduk:) amma herşey Antalya'daki hanımların kendi yöre tadlarını yapmaları ile ufak çapta tanıtımdan öteye gidememiş.
Yerinde orjinal hali ile yemek başka tabii.
Her yörenin kendine özgü içli köfteleri vardı ama yukarıdaki Bitlis içli köftesi favorim olup hemen hemen tabakta kalanların hepsini alaraktan köfte aşkımı tescillemiş oldum:)
Buda demek oluyorki köftenin güzeli Bitliste yapılıyor.Yada en azından benim damak zevkime uygun,kıyması gömlek yağı ile kavrulan,ısırıldığında içinden vıcık! diye dışarıya yağı fırtlayan:) bu haşlama köfteler yenilmeyi en üst düzeyde hakedenlerdi..


Çerkez yemekleride tanıtımdaydı..Çerkez tavuğu denilen bu yemeği bizim ''arabaşı,,na benzettim..Kimse alıp denemiyordu yalnız ama sağolsunlar anlatarak tanıtıyorlardı..






Erzurum cağ kebabını denedik..Yani..Daha lezzetli bekliyordum ama zaten yerlerinin Antalya'da olduğunu öğrenince çok şaşırmadık.Ticari bir tanıtımdan öteye gidilmemişti o akşam..



                                                     Gümüşhane'nin pestilleri..


Tavuk olmasa ne olurmuş bilmem.Bizim kız bu kadar yiyeceğin arasından tavuk şiş yiyerek bizi yine şaşırtmadı:)


                                     Her standın içli köftesinden denedim desem:)..


Gaziantep müdavimleri olarak bu standdaki yiyeceklerden tabiiki aldık ama lezzet olarak asılları ile kıyaslayamadık bile..


Bir porsiyon alıp denediğimiz ''Erzincan döneri,, bize işte bu!dedirtti..Bu sebeptendirki 2. porsiyonuda alınarak bendeki döner önyargısıda kırılmış oldu..Çok döner sevmemde..


Ertesi gün yaptığım etli sulu köftelerin miktarını biraz abartınca köfte sıkıp yuvarlamaktan ellerim gece uykudan uyandıracak derecede ağrımıştı..Olsun.İnsanın ailesine kendi elleriyle yapıp yedirdiği yemekler gibisi varmı?


                  Fotoğraf makinasını denerken çektiğim bu kare evimin sevdiğim renklerinden..
26 Eylül 2013 Perşembe

Alamanya-3



Son bölümle Avrupa:) macerama bir nokta koyayım artık diyorum.
Münih'ten sonra geçtiğim Düsseldorf'ta çok kısa bir süre kalıp,dönüş biletimde ordan olunca oraya ait görselleri kayda değer bulmayıp çekemedim dersem yeridir.
Zaten Münih'ten sonra orası bana pek bi avam:) geldi..
Almanya'nın güneyinden kuzeye doğru gittikçe daha sakil bir hal alıyor..
O düzen ve doğa güzelliği sankim biraz daha azalıyor..



Sarı güller...hazan güller..


Bir hafta sonra yapılacak ''Oktoberfest,, leri için dünyanın heryerinden ve Almanya'dan gelen konuklar sokaklarda geleneksel giysileri ile dolaşmaya başlamışlardı..


     4 günlük seyehatimde dışardan yediğim 3 şeyden biri işte bu hevesle aldığım patateslerdi:)
Sağolsunlar konuk olduğum tanıdık ve akrabalar ordu doyuracakmış gibi her seferinde geleneksel yemeklerimizi hazırlayınca buraya özgü tadlara pek zamanda kalmadı açıkçası..Bende çok güvenerek yiyemedim desem yeridir..Tuhaf ve kötü kokan ızgaraları sokaklarda burnumu kapattıracak derecedeydi..Gelirken bagaj haddimi aşmak zorunda bırakan çikolata ve peynir dışında birşeyde getirmedim..Onlarında zaten çoğu burda olunca..İnsan ''Milka,, çikolatalarını oradan daha pahalıya ne diye getirir:)?..Neyse..Birdahaki gidişlerimde daha bilinçli alışveriş yapmak gereğini anlamış oldum.







Akşamda sağolsunlar en meşhur caddelerinden birini gezdirdiler..Binalar belli çok eski,ama o kadar sağlam görünüyorlarki..Birazda kendimi o savaş zamanındaki Almanya'nın filmlerindeki havada hissettim bu binaların önünde..
Kasvetli ve askeri karargahları andıran yapılar..Ruhum biraz sıkıldı.









İlginç dekorasyonları ile ünlü markalarında bulunduğu bu caddede akşam 20:00'den sonra açık dükkan bulmak imkansız..Yani heryerinde öyle.Öyle biz canımız isteyince akşam çiğköfte bile bulup,saat 23:00 lere kadar açık avm lerde gezen tozan,alışveriş yapan milletiz..Kapılar duvar heryerde.Almasak bile girer çıkar.inceler,fiyat alır,gönül gezdiririz:))..Yok..Burada gönlününde,kendininde,gezmesinin bir saati var..Herşey kurallı.Gece kulüpleri haricinde gidebileceğin bir yer yok...Eh oda beni çok yoracağı için program dışına aldık:))


Yine ''Oktoberfest,, etkinliği kapsamında meydanda bir konser vardı ve meydanın içi hıncahınç doluydu..Sadece gençler değil,80'ini aşmış çiftler bile bu konserde kadeh kaldırıp eğleniyorlardı:)


      Ha bire vitrinlerin içini çekmişim:)..Mercedes'in ilk arabalarındanmış,dokunmak yasakmış:)


Ertesi gün hızlı trenle Düsseldorf'a geçtim..
5 saatlik konforlu bir yolculuktan sonra istasyondan Wuppertal'a müşterimizle buluşmak üzere yola çıktım ve işlerimi hallettikten sonra Wuppertal'da 25 yıldır görmediğim akrabamız Menekşe teyze'ye uğramak istedim.Gelmeden önceki akşam aradık ve çok şaşırdı..Hatta belli bir yer belirleyip oradan beni alabileceklerini söyledi ama ben adresle kapılarına kadar varıp zile basınca şaşkınlıktan kalakaldılar:)..
Söylemesi ayıp Almanya'yı avucumun içi gibi biliyorumda:))


Trenle giderken gördüğüm manzaraları kaçırmak istemedim..Ne vardı güzelim vatanımdada azcık yağmur fazla yağaydı heryerede şu yeşilin güzelliğini heryerde görebilseydik..
Ama şükürler olsunki Türkiyeliydim,.Böyle havaalanındaki polislerin robotvari,cd takılmış gibi ses tellerine, tekdüze mimiksiz ve soğuk konuşmaları açıkçası hiç ısınamadığım, hoşlanmadığım tavırlardı..
Gelirken pasaportuma basacakları çıkış mührü için beklediğim sırada sıra bana gelince yaşananları birazdan anlatıcam zaten..


                                                      Köln'den geçerken..


Menekşe teyzem yılların özlemini nasıl gidereceğini şaşırdı...En son benim çeyizlik yorganlarımı nasıl hazırladıklarına kadar geri gittik sohbetlerimizde:)..O kadar yemeğin üzerine meyveyide elleriyle soyup yedirdi..Aklına gelebilecek en son şey
benim pat diye kapısını çalmammış:))Haksızda değil..


Apartmanın arkasında bulunan bahçesini gezdirirken,Alman komşusunun çocukları için kendi yaptığı bu oyuncağı görünce detayların ve el emeğinin güzelliği her daim başka dedim....Özenilmiş.Hoşuma gitti..


Almanya'dan ayrılırken edindiğim izlenimler artık bir yetişkin gözüyle,Avrupa için daha başkaydı.
Genel olarak yolda yardım istediğim ,yer ve tarif sorduğum her Alman'dan istisnasız olumlu ve yardımsever tepkiler aldım.
Bende Türk ve yabancılara karşı oluşmuş düşmanlık önyargısından  dolayı farklı beklentiler vardı ama bırakın böyle bir davranışı çok detaylı yardım ve nazik tavırlarından dolayı şaşırmadım desem yalan olur.. Tabiiki nazik ve özenli bir Almanca ile sorunca tepkiler ona göre değişti..
Sadece Düsseldorf havaalanında çıkış işlemim için pasaport  kuyruğunda beklerken (herhangi bir ayrı ibaresi olmayan 3 tane  pasaport polis noktası) herhangi birine geçiyorsunuz.. 
Yeşil pasaportum olduğu için herhangi bir vize veya sorgu,sual olmadan geçebiliyorum..En azından öyle olması gerekiyor,hatta pasaportun ilk sayfasında olanlar bilir,kolaylık gösterilmesi ve gerektiğinde koruma bile sağlanması talep ediliyor:)..Aslında özel bir pasaport.Eşimin durumundan dolayı ailece böyle bir hakkımız oldu..
Hal böyle olunca bunu kullanmanın zevkinede bu seyahatte erişmiş oldum..Almanya'ya girerken Münih'teki havaalanı polisi pasaportun rengini görünce gayet nazik bir şekilde giriş mührünü basmıştı..

Çıkarken sırada beklediğim polise pasaportu uzattığımda önce şöyle bir baktı.Tok ve sevimsiz ses tonunu yükselterek;Biliyorsunuz Türkiye Avrupa birliğinde değil! dedi..Ben bekleyip nereye varmak istediğini anlamaya çalışıyordum..Birdaha aynı ses tonuyla yineledi ve ben;E yani ne demek istiyorsunuz? diye şaşırarak sordum..Bana;Avrupa birliğinde olmadığınız için bu pasaporta bir başka polis noktası bakıyor! dedi..Tamam siz şimdi bu pasaporta burda çıkış veremiyormusunuz? veremiyorsanız o polis noktası nerde diye sordum sinirlenerek..Yan taraftaki polisin mührü basacağını  ama kendisininde basabileceğini söyleyince tepem attı;Bana ses tonunuzu yükselterek o zaman ''Türkiye Avrupa birliğinde değil!,, diye bağırarak  neden alakasız bir şekilde hitap ediyorsunuz? dedim.Basma yetkiniz var ve buradada basabiliyorsunuz,ayrıca bunun için ayrı bir sıraya geçmem gerektiği hiçbir yerde yazmıyor beyninizimi okuyacağım! diye tepki gösterdim.
Mührü hemen bastı..
Pasaportu alıp geçerken döndüm ve bankodan eğilerek kendisine yumuşak bir ses tonuyla gözünün içine bakarak;''Zaten batmış Avrupa Birliğinize girmeyede hiç meraklı değiliz,,dedim gülerek..
Oh dedim uçağa binince:))
Antalya havalimanına inip pırıl pırıl güneşimizi görüp,pasaport noktasındaki kara yağız:)) polislerimizin birbirleriyle yemekte ne var acaba?yine kuru fasülyemi? muhabbetine şahit olup pasaportumu uzattığımda yüzümdeki gülümsemeden anladılarki ben ülkeme geldiğim için çok mutluydum..Bir an için kuyrukta bekleyip vizesiz takır takır giren Almanlar'a zorluk çıkarmalarını istedim içimden... 
22 Eylül 2013 Pazar

Alamanya-2

İner inmez soğuk hava beni biraz dumura uğratsada beni yağmurlu hava ziyadesiyle üzdü.Yani yanıma aldığım fotoğraf makinasını yer yer çıkarmakta zorlandım.
Kasvetli,bulanık,hep yağacakmış gibi bir hava..Antalya kadarda sıcak olsun istemiyordum tabii..Yani ben ne istediğiğimi bilmiyorum,hiçte birşey beğenmiyorum diye içinizden geçirsenizde ben sonbaharı çok seviyorum,açık ve net:)





Herkes tedbirli..Benim gibi hazırlıksız,sağa sola bakmaktan ıslandığının bile farkına varamayacak kadar şaşkın değil:)


                                         Münih'te her yer tarih,her yer nezih ve gezilesi..


Akrabamız Sevgi ablam sağolsun beni en ünlü yerleri Marienplatz'ta görüntülemekle kalmayıp bir güzel gezdirdi..Ayaklarımızın altı patlayana kadar gezdik.Münih'in bu merkezi dışındaki her yer sakin olduğundan dolayı ben her yeri öyle zannetmiştim:)..Kızlara ufak tefek hediyeler,alışveriş merkezlerinde gönlümüzce sallanmalar:))



Beni hayran bıraktıran tek şey diyebilirim,tarihlerine bu kadar sahip çıkıp herşeyin daha bugün yapılmış gibi görünmesi..Bakımlı ve  kendine özgü..Yani bizdeki gibi yüksek apartmanlar,işhanları ve görüntü kirliliği namına hiçbirşey yok..Tabiiki kendi ülkem muhteşem bir yer ama bu intizama hayran kalmadım desem yalan söylemiş olurum...Bir süre sonra  gezmek ve tatil için mükemmel bir ülke olduğuna karar verdiğin Almanya'da bir doğa ve kendi kültürüne tutkun biri olarak yaşayamayacağıma karar verdim..Tabii Almanya'da ben orda yaşayayım diye ölüyodu:))..Yani,ülkem bambaşka ama düzeltmemiz,aşmamız gereken o kadar çok şey varki..Bu ne parayla,ne pulla olur..






Meslek meslektir...:)hiç boşuna Türkiyede ağlamasın Almanlar pahalı alıyoruz Türkiye'de kuyumu diye..Kendi vitrinlerindeki bu yarı değerli taşların fiyatını görünce bundan sonra ''hadi ordan!,, demek gerek kendilerine:))..Hiç tereddütsüz..





Hem yorgunluk atmak,hem daha gelmeden belkide aklımda olan tek pastayı yemek için daldık bir alışveriş merkezine..''Bienenstich,, yedik..Kahve eşliğinde.Keyif yaptık.


Arka masamızdaki bu sevimli suratıda annesinden izin alarak görüntüledim..ÖÖÖyle,yok  izinsiz mizinsiz şak şak fotoğrak çekmek:)Türkiye'mi burası:)


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

instagramdayım..

Ben'ce...

Fotoğrafım
Limon çiçekleri
Antalya, Türkiye
Yaşamımızın sınırlarını hayaller belirler.Hayallerin genişliği,yaşamın sınırlarını aşsada bazen,limon çiçeklerinin o dayanılmaz ilhamı kendini buralara atmış durumda.O kokuyu ömrünüzde birkez olsun hissetmeniz dileğiyle...
Profilimin tamamını görüntüle

Google Website Translator

İzleyiciler

Facebook'tayım.

Nereden böyle?

Misafir olduklarım

Sayfalar

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sponsors